Son Yazılar

1 Aralık 2015 Salı

Senin o çekip gidişlerine, görmezden gelişlerine, yokmuşum gibi yüz çevirişlerine hayranım...



Senin o çekip gidişlerine, görmezden gelişlerine, yokmuşum gibi yüz çevirişlerine hayranım...

Simana yerleşmiş nuruna, iki kaşın arasından akan şelalerin çağlayan sularına, yananlarındaki uçsuz vadilere namzetim... 
O koca vadide bir ulu çınar gölgesine, şelalenin sularından bir yudum içmeye, selamet sahilindeki parlayan nurundan bir zerresine muhtacım...

Ah bu ben ki! 
Nurunu görmüş gözlerimle gönlümle başka bir güzellik görmez olmuşum, aşk ile demlenmiş bir yudum şarabından tatmış başka tad almaz lezzet bilmez olmuşum...
Sesini duyduğum en güzel ses olarak bilmiş dahi tüm bülbül ötüşlerini duymaz olmuşum...

Endamını bir adım atışını şu dünya topraklarına şahadet bekleyen bir asker gücüyle bastığını, hemde toprağı dahi incitmemek için parmak uçlarında gidişini gölgende bile güneşin varlığını buluşunu dinlemişim... 
Mahlukata bakışını bir kedinin gözlerine merhametle bakışını her kalp atışında rabbi buluşunu görmüşüm...

Varlığa karşı durup yokluğa gidişini, dünyada ki tüm varlığı ve serveti zindana tercih edişini incitirsem diye rüzgardan özür dileyişine şahit olmuşum...

Rezzak'ı bilip kimselerden medet ummadan bekleyişini, ilmini servetin sayıp zekatıdır diyerek dağıtmaya çalıştığını, sahipten müsadesiz hiç bir iş yapmadığını hayranlıkla izlemişim...

Ruhun bedene hapis olmadığını, seyri mümkün nice güzellikleri ve özgürlüğümün iki gözüm tarafından sınırlandığını senden öğrenmişim...

Sevginin pahalı, sevilmenin daha pahalı ve dünya denen bu ihtiyar karının aldananlar için var olduğunu yaşayarak görmüşüm...

Gidenin yerinin dolmadığını, nur'a bir kez tiryaki oldu isen asla yerine başka bir şey koyulamadığını, misk kokusuna talip olmayanın o kokuyu almadığını, bazılarının güzelliğinin çok derinlerinde özünde olduğunu en acı ve zor haliyle ezber etmişim...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder