o günler seni terkedip gittiğinde dar gün seni gelip bulduğunda o güneşli parlak günlerin dostlarını arar durursun dar günün karanlığında...
O gün dünya başına geçmiş kah hastalık kemiklerine kadar sızısını yerleştirmiş, kah borç büyük denizlerin dalgaları gibi gırtlağına dayanmış boğmak ister seni!
Gün karanlık göz gözü görmez arar durursun uzanan bir el diye... Bir telefon beklersin hatta bir mesaj...
Tek kelime NASILSIN?
Ah be azizim o eller güneşli bereketli günlerde senle alkış tutardı, çayını karıştırır sigaranı yakardı... Var gününün varlığını sağlığını, paranı, neşeni paylaşırdı seninle.
Hastalık dediğin illet geldimi gitmek bilmez ayağına dolaşırsın arkadaşının,
borç öyle bir beladır senide bitirir çevrenide,
derdini bir dinlerler iki dinlerler sıkar adamı dinlemesi...
Nasılsın? diyen ortak olmaktan korkar azizim!
Bize güneşle yakan gündüzü, kamerin aydınlattığı geceyi, boğazımı sıkan sıcağı, donduran kara kışın soğuğunu, cepte kalan 50 kuruşumu, kutuda kalan tek kibritimi, eldiveninin tekini, yumurtanın sarısını, simidinin yarısını, gözümün yaşını paylaşacak dostlar lazım geri kalanına Allah'ın selamı kafidir ötesine geçit vermek ziyandır azizim!
Bu sitemimde burada kalsın!
Bazısı gözünün yaşına yoldaş, bir kaçıda sebebsiz gülüşlerine sebeb olmuştur. Bulunmaz anlardır aslında para denen düzenbaz ile ölçülemezler.
Zerrin Çiğdem Ocak '18
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder