Son Yazılar

2 Ocak 2017 Pazartesi

Köyümde çocukmuşum gibi


      Kimine göre kötü kokan ahırlar, çamurlu ayakkabılar ve tozlu yollardan ibarettir köyler...
      Kimilerine göre ise mis kokulu çayırlar, taze peynir süt ve kaymaklı yoğurtlar şehirin kirine bulaşmamış elleri kınalı teyzeler dilleri dualı dedeler demektir köyler...
      İşte benim zihnimde canlananlar böyle samimi sahneler.

      Köye gittiğimizde "hoşgeldiniz"demek için toplanıp ayağımıza kadar gelen yaşlı genç güzel insanlarla başlar yaz tatillerimizde ki köy günlerimiz...
Köyün çocukları bizim yaşadığımız yerdeki çocuklara hiç benzemezler herbiri oyunlarına benide katmak için koşa koşa gelirler yanıma.
Bazı günler çobanlık yapan çocuklarla çayırlara çıkarız yanımızda güzel gözlü eşşeğimiz önümüzde onlarca büyükbaş hayvan ile birlikte, yemyeşil otların arasından mis kokulu ve en lezzetli olan otları seçip yemelerini izlerim.
      Köyden yüzlerce metre yüksekte bohçalayıp getirdiğimiz köy ekmeği ve ev yapımı peynir ile kurduğumuz sofranın hem lezzeti hemde bereketi birde yanında arkadaşlarımla ettiğimiz sohbetin tadına doyulmaz olur.
      Buralar bizim mahallemize hiç benzemiyor akşam vakti olunca internet yada telefon uygulamaları aramıyoruz hep birlikte oturulan yer minderleri ile döşenmiş köy odasında yaz günüde bile yanan sobanın kıyısında toplanıyoruz büyük dedelerimizin anlatacak ne kadar çok hikayesi varmış meğer ve dinlemesi ne kadar keyifliymiş, sobanın üstünde kaynayan çaydanlığın fokurtusuda bizim gülüşlerimize eşlik edercesine neşeli bu köyde...
     Gezerken oynarken dolaşırken bastığım her bir adım toprağın geçmişini, terkedilmiş her birin evin, yapılan çeşmenin yüzyıllardır ibadetlerimize şahit olan caminin minaresinin dikilişini hele buğdayın başak verip sofraya ekmeğe dönüşüp gelişini dinlemek için her günün akşam olmasını beklemeyi özler oldum şimdilerde...
     Elleri kınalı ninelerimizi anlatsam sığmaz kağıtlara kitaplara, pek konuşmazlar onların işleri çok, çayırdan gelen hayvanları gurbetten gelen evlatları severler hepsinin huyunu bilir her halini takip ederler.
Ninem; sarıdan kahveye dönen tüyleri ile yorgun argın çayırdan gelen sarı kızın sütlerini sağıp boyunu okşuyor, özenle ve şikayet etmeden ahırını temizliyor onları izlemek bir anne ile evladın kavuşmasını izlemek gibi şefkat dolu...
    Burada heryer serbest gezen tavuklar ördeklerle dolu, çeşmelerden buz gibi sular akıyor...
Misafirliğe gitmek için iki gün önceden randevu alınmıyor, elbiselerimizi hergün ütülemek zorunda değiliz ayaklarımız çamur olmuş diye kimse bize kızmıyor.
Sokaklardan sürekli vızır vızır arabalar geçmiyor, telefon pek çekmiyor zaten lazımda olmuyor.
Marketler yok gün aşırı çerci köye ufak bir kamyonla ihtiyaç malzemeleri getiriyor birde haftada bir gün dondurmacı Ahmet abi geliyor sadece 3 çeşit var külahı 1 lira!
    Geceleri gökyüzünde yıldızlar görünüyor, şehirde yıldız çok az var görmek için uzun zaman gökyüzüne bakıyorum şimdi ise ışıl ışıl bana bakıyorlar hepsi köyümün üstüne toplanmışlar.

    Köye giderken üzgündüm ama köyden dönerken daha üzgünüm şehirde pek alışık olmadığımız içinde olunca alışamayacağımı düşündüğüm evlerini, harmanını, çeşmelerini daha yola çıkışımızda özledim, kısa zamanda kurduğumuz samimi arkadaşlarımı onlarla paylaştığım odun kokulu ekmeği gece gökyüzünde göz kırpan yıldızları özledim.
En çokda hayal bile edemeyeceğim kadar güzel hikayeler anlatıp şaşkınlığıma gülen dedemi özledim...
Hoşçakal köyüm!
Ben tekrar gelene kadar tavuklara kuşlara akan sularına ve sarı kıza iyi bak!
Sen olduğun gibi kal yüzyıllar geçsede şehir hayatının parlaklığı asfaltlı yolları seni kandırmasın tozlu yollarından bileklerime kadar toz dolana kadar koşarak sana geri geleceğim.
Hoşçakal Köyüm

Zerrin'18

   





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder