Son Yazılar

11 Ocak 2017 Çarşamba

Haydi Kurtuluşa!


    
 Bir aksam namaz​ı vaktinde​ camideyiz kadınlar tarafından bir saf etmeyecek kadar az insan var sokaklarda ise bir ordu edebilecek sayıda garip garip etrafda koşturan insanlar
​, bazıları yaklaşan namaz vaktinin farkında bazılarının ise türlü bahaneleri var. 
Kimi camiye girmekten bile çekiniyor. 
Ezanı bekliyoruz bir kac azınlık müslüman ile...

O sırada bir grup bayan ile birlikte genç bir kızımız giriyor kapıdan​, çekingen bir halde birazda korkak etrafa göz atıyor. Altın rengine çalan sarı saçlarının camiye girerken açık olmasından rahatsız ve insanlardan tepki alma korkusundan tedirgin. 
Allah'a ibadet için gelinen camide nedense insanların vereceği tepkiyi hesaplamış lakin rabbin rızasını hesaplayamamış durumda içeri girip girmeme arasında gidip geliyor, yanında gelen diğer hanımlar safta çoktan yerlerini aldılar bile onu davet etmiyorlar çünkü ona sen şurada bekle! demişlerdi her kula emir olan namazı eda etmeye girerken cemaatin arasına...

​Yerimden doğrulup ona doğru gidiyorum, ona bişeyler söyleyeceğimin farkında belkide savunma cevapları hazırlıyor kendince. 

"Kardeşim neden kapıda duruyorsun haydi içeri gelsene" dediğimde tatlı bir tebessüm aldı soğuktan pembeleşmiş yanaklarının süslediği güzel siması.

- ​"Yok burda beklerim saolun" dedi gülümseyerek, 

-"Sen evine gelen misafirini kapıda bırakıyor musun" diye sordum. 

-"Hayır asla öyle şey olur mu?" dedi. 

​-"Peki gelen misafire elbisenin beğenmedim değiştir gel der misin?"

-"Hiç olur mu? dedi

-" ​O halde Allah'ın evine hoşgeldin nereye istersen nerede rahat edersen orası senindir dediğimde hiç beklemeden ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdi.
Allah onu misafir beni ise kapıcı yapmıştı Elhamdülillah!
​Belkide asıl sorunumuz budur! Gençlere çocuklara mescitleri camileri sadece belli zamanlar ve koşullarda kullanılacak yerler olarak gösteriyoruzdur, ezan vakti dışarıda koşturup cemaate gelmeyen namazı önemsemeyen işlerini Allah'ın rızasının önüne koyan topluluğun suçu değildir belkide!
Abdest almanın, abdestli gezmenin güzelliği huzuru ve sevabından çok külfeti ve zorluğunu anlatmışızdır yada öyle hissettirmişizdir. 
Namazın kulluk vazifesi olduğunu, kabirde ilk hesaba tutulacak soru olduğunu, boyun eğmeyi tek hakeden yaratıcı karşısında eğilip yokolmakta ki mükemmelliği atlayıp günlük koşturmadan zaman çalan ücreti ise peşin ödenmeyen bir zaman kaybı olduğunu mu hissettirdik acaba?
Sanıyorum televizyondaki klipleri taklit edip dans eden, pop şarkıları ezberleyen çocuklarımız hoşumuza gidiyor ama sureleri ezberlemeleri, dinin gereklerini hatta islamın şartlarını dahi öğrenmeleri bize gereksiz geliyor. İngilizce şarkı ezberlemiş bir çocuk misafirlere şov yapabiliyor ama tecvidi ile Fatiha öğrenmiş bir çocuğa aferin deyip alnından öpecek topluluk çok az bulunuyor.
İşte o pembe yanaklı altın sarısı saçlı güzel kızımın tedirginliğinin geldiği yerin tam olarak burası olduğunu düşünüyorum. Eğer kendi kurduğu hayali engelleri kaldıran büyükleri olsa idi camiye girerken tedirginlik değil baba evine gelmişcesine rahatlık sergileyebilirdi.

Ve beklenen ilan ile davet​! ​
Allahu ekber allah büyükdür haydi kurtuluşa​!​

​O anlarda ezanla birlikte düşünüyorum sorgu ve sualde insan nasıl cevap verecek bu duyarsız duruşuna. ​Minarelerden muezzin tekrar tekrar bu çağrıyı yaparken insan nasıl diyecekki biz duymadık biz bilemedik kurtuluş nasıl idi!

Yahut bu evlatların vebalini vermediğimiz vermediğimiz eğiitimlerin hesabını nasıl vereceğiz?
​Halbuki terkar tekrar haydi kurtuluşa diye megafonlarla bağırıyorlardı.​

Kurtuluş kapısını bulmak buldurmak çok mu zordu? En azından kulağımızdaki tıkacı Allah'ın kaldırması için dua etseydik birbirimize belki kafi gelebilirdi!
Ümmet için dua edelim.
Kulaklarmızdaki tıkaç, gözümüzdeki perde ve dilimizde bağ çözülsün!
Kalbimizdeki mühürün kalkması için...
Ümmetin ferahı için...
Dua ile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder