Son Yazılar

18 Şubat 2019 Pazartesi

Aile Olmak mı? Aile Olabilmek mi?


     Son zamanlarda en sık kullandığımız telkin aile olmak... Yitirmeye başladığımız değerleri daha sık dillendirerek yeniden hayatımıza katmaya çabaladığımız ise bir gerçek!
Televizyon dizileri hep bu konudan bahseder oldu, öğretmenler hatta devlet büyüklerimiz dahi bize bu kaybolmak üzere olan değeri hatırlatıyorlar. Hep bir ağızdan biz aileyiz diyorlar!


   Halbuki türk toplumunun temelidir "Aile"
Çünkü herşey ailede başlar, çocuğun dünyaya gözlerini açması ile onu koruyup kollayan, ihtiyaçlarını gideren, soğuktan koruyan, hastalandığında bakan düştüğünde yerden kaldıran ailedir. 
Konuşacağı dili ailesinden öğrenen çocuk, iyi kötü ayırt etmeksizin aile ona ne veriyorsa onu sorgulamadan alır hayat denen uzun serüvenine empoze eder. 
O şekilsiz hamur aile fertlerine benzer, baba gibi yürür anne gibi güler, kardeşler gibi oyun oynar...
Okul hayatında ailesi dahada büyür, sınıf arkadaşları ailesinin parçası olur, öyle olmalıdır. Öğretmeni ebeveyn olur artık ailesi genişlemiştir. 

Bazı toplum değerlerimiz ailemizi birbirine bağlar, en son ne zaman imece usulü bir harekette yer aldığınızı hatırlamıyor, sokağınızdaki hayvanları beslemiyor ve komşunuzun kapısını çalıp halini sorduğunuz günü anımsamıyorsanız! 
Dikkat ailenizi kaybediyorsunuz!

Öğretmen ailedendir çünkü tek varlığınızı şekillendirirken daha büyük bir ortağınız yoktur. Komşu ailedir yan dairenizde yaşayan insanları tanımıyorsanız ve onları gözetip kollamıyorsanız değerlerinizi yitiriyorsunuzdur.
Aynı sokağı paylaştığınız yardıma muhtaç hayvanları beslemiyorsanız merhamet duygunuzu da çoktan unutmuşsunuz. 
Ve kendi milletinin refahı, huzuru, birlik beraberliği için hiç bir şey yapmadan yatağınızda rahat yatabiliyorsanız en değerli varlığınızı ailenizi kaybetmiş olabilirsiniz. Belkide bir çok aileyi boşanmaya götüren sosyal eksikliği değiştirebiliriz, gerçek hayatta kuramadığımız ilişkilerin sanal ortamda kurulmaya çalışılması yüzünden sevgi saygı duvarları çatlamaya başlıyor, çocuklar dağ gibi başında durması gereken baba kavramını, vatan gibi mübarek anne kucağı duygusundan eksik ıssız duvarlar arkasında sanal bakıcılara teslim oluyor. 
Artık huzur evlerinde yaşlılar yetimhanelerde çocuklar olmasın istiyorum.
Aile olmadan millet olmaz!

Bugün seksen milyonluk bu aile için küçük fakat kendiniz için büyük bir eylem yapabilirsiniz. 
Gittikçe daralan aile kavramını yeniden hayatımızın ortası koyarak başlayabilirsiniz! Bayramları şehir dışı tatil fırsatı olarak görmek yerine büyüklerin kapısı çalabilir, komşunu kahveye çağırabilirsiniz... 

Rengine ırkına boyuna kilosuna bakmadan tüm milletimizi tıpkı 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi sarıp sarmalayabilir, bizi ayrıştırmadan aile olduğumuzu hatırlayabilirsiniz. 
Vatanımız evimizdir, evimizi ailemiz ile paylaşırız.
Bırakalım bizi bölmeyi değerlerimizin silinip gitmesine müsade etmeyelim ben ne yapabilirim demek yerine bugün kapat televizyonu kapat telefonu oynama artık o oyunu... 
Senin unutmak üzere olduğun çocukların ise hiç bilmediği değerlerimizi anlat, memleketini mesela köyünde bayram sabahı kahvaltısını, bakkal amcaları, mahalleye gelen dönen salıncağı anlat. Senin bıraktığın boşluğu sanal arkadaşlıkların doldurmasına izin verme! Aileni ne pahasına olursa olsun koru! Gerektiğinde tankın önünde durdu bir baba! Ailesini yani Vatanını korudu.

Benim kocaman bir ailem var! Sende onlardan birisin :)
Birbirimize sahip çıkıp sevip saymanın vaktidir.



Devamını Oku ...

29 Ocak 2019 Salı

Şeker hamurundan Brawl Stars karakterlerini yaptık.




Maket pasta yapmak için strafor köpük pasta maketine ve gereken renklerde şeker hamuru çeşitlerine ihtiyacımız olacak. Şekillendirici olarak piyasada  satılan türlü malzemeler mevcut, Şeker hamurunu evvela tezgah üzerinde iyice yoğurmak sureti ile yumuşatmalısınız, eğer silikon merdaneye sahipseniz zemini nişastalayarak hamuru kaplayacağımız strafor büyüklüğünde çok ince olmamak sureti ile açmalısınız. 
Videoda detaylı olarak açılımını gösterdiğim şekilde hamuru açmalısınız. 
Yapmak istediğiniz karakterlerin renkleri elinizde mevcut değil ise bazı renkleri karıştırarak eksik renkleri elde edebilirsiniz. 
Harf isim gibi simgeleri çıkarmak için yazıcıdan çıktı alacağınız kalıpları kullanabilirsiniz örneğin ben isim kesmek için yazıcıda ebatlarını belirleyerek çıktı aldığımın kağıtları keserek şeker hamuruna kalıp olarak kullandım. 
Rakam kesmek içinde aynı yöntemi kullandım. 
Düz yüzeyler için karakterler yapacaksanız aynı yöntemle kağıttan kalıp keserek karakterler için kalıp çıkarabilirsiniz. 
Ben oyun karakterlerini mümkün olduğu kadar benzetmeye çalıştığım için 3 boyutlu olarak çalıştım. şekillendiri malzemeler ile birlikte bir çok mutfak malzemesi veya hobi malzemesi kullanmam gerekti.
Tabi profesyonel olarak sürekli bu işi yapmadığım için bazı malzeme ve yöntemlerim acemice görünecektir. Sizde en azından çocuklarınızı doğum gününü az maliyetler eşsiz hale getirebilirsiniz. 
Yıldızları kesmek için hazır kalıp kullandım. 
Diğer karakterleri yaptığımda hemen kürdan veya uzun ahşap çubukları karakterlerin içine yerleştirdim kuruduktan sonra bunu yapmanız mümkün olmayacaktır. 
Pastaya yerleştirme işini en son karakterler bir kaç saat ve tamamen kuruduktan sonra yapacağız. 
Şeker hamurundan maket pasta yapmak zor değil biraz el becerisine sahip herkes bence kolaylıkla yapabilir tabi malzemelerle tanışıp bir kaçkez denedikten sonra dahada kolaylaşacaktır. 

Devamını Oku ...

18 Ocak 2019 Cuma

Nerede hata yaptım?




Eğer olup bitenleri değerlendirirken üzüntülerimizi kederlerimizi kavgalarımızı sorgularken bu soru ile 
başlasak belki de doğru cevabı bulabilir ve çözebiliriz!

Yaptıklarının iyi işler olduğunu bilen hatta takdir gören insanların dahi bir gün “yapmasaydın” diyenlerle karşılaşması ne kadar manidardır, memnun olmaz insanoğlu bana sorarsanız sevmezde insanoğlu , sevemiyor yani!

Ben dururken “neden o” sorusunun insanın fikrine yerleştiği yaşı bulup tamda orada müdahele etmek isterdim. 
Şu hazımsızlığın yerleştiği olay her ne ise!
Başarıyı takdir değil tenkit eden kişi kim ise!
İyi bir iş yapanı alkışlıyor gibi görünüp ardından kuyu kazmayı planlayan zihniyetin kökü nerede ise!  bulup alemden kazımak isterdim. Lakin bildim ki hak ile batının savaşı dünya varolalı beri var ve dünya döndükçe de devam edecek.

Şairin dediği gibi “korkarım yalnızlığa alışıyorum çocuk!” aslında alışamıyorum sizde alışamıyorsunuz, kimse yalnızlığa alışamaz! Lakin kabul edebilir diğer ademoğlunun yanında olduğunda verdiği zararı, yıktığı hayalleri, kurduğu fitneyi ve alıp götürdüklerini…
İzliyorum aslında sizleri boş bakışlarımın altında, sorgulamadan basitçe sarf ettiğimi sandığınız cümlelerin ardında…

Çok yalnızsınız!
Çok yalnızsınız! Kendi başınıza bir dünya kurmayı başaramayışınız çok belli oluyor. Kahkahaların ardında derin bir keder saklıyor, yıkılmaz görüntünüzün arkasında titreyen bakışlarınızı korkak hallerinizi gizlemeye çabalıyorsunuz. Çoğunuzun hayatla tek başına baş edecek gücü yok tıpkı karga sürüleri gibi! Ardına saklandığınız kendinizi sosyal sandığınız en kötüsü de bu sanallığı arkadaşlık sandığınız bir çukurun içindesiniz.

Çevrimiçi kankalar, bitmez gıybetler, gülücük gülücük kalp kalp…

Ve bir gün derinizin altında sakladığınız gerçek ten renginiz ortaya çıktığında irin akan ağzınızın kokusu heryere dağılacak, kitap okuyan birey pozlarınız okuduklarınızın boşa gittiğini, tek başına içilen kahvelerin fotoğrafları emek vererek uzaklaştırdığınız insanların çokluğunu gösterecek ve sorumlu aile rolleriniz size derdini dahi anlatamayan psikolojisi bozuk çocuklarınızı doğuracak.
Kendinizi hapsettiğiniz o çemberin içinde yüksek duvarların arkasından tarlayı ekip biçen çiftçiyi görmez neyi beklediğinizi sorgularsınız,  buğdayı una çevirmek için dönen değirmenin sesi sizi rahatsız ederde sonra unu ekmek yapıp eşiğinize getiren fırıncının baca dumanından şikayet edersiniz, sadece ekmeğin sofranıza gelip gelmediği ile ilgilenirsiniz! İşte size duvarları yıkmanız yahut çemberden çıkmanız için bir örnek!
Oturduğunuz koltukta wifi ye bağlanarak hayata bağlanamazsınız! Size ön yüzü gösterilen resmin arkasına vakıf olamazsınız. Ben kılımı kıpırdatmayayım onları yapsın derseniz size ya şakşakçılık rolü düşer yada susma! Keşke sussanız!
İnsanların canını acıtabilecek kadar, karşınızdaki ile empati kuramayacak kadar bencilsiniz artık! Sizin fotoğrafınıza atılmayan beğenileri bile çekemiyorsunuz! Dünya sizin etrafınızda dönmüyor her insan bir hayattır ve her hayat bir romandır! Kullanıp bir kenara atılmayacak kadar değer yüklüdür insanoğlu! Canınız istediği zaman gel sıkıldığınız zaman o hayatlara git diyemesiniz! Gerçekten gözlerine bakarak söyleyemeyeceğiniz hiçbir şeye nefes alan, düşünen, üzülen, ağlayan, gülen ve bir ananın evladı olan o insanları maruz bırakamazsınız.
Hayat klavyelerin ardında değil teke tek ve yüzyüze yaşanıyor!



Devamını Oku ...

31 Aralık 2018 Pazartesi

Umreye gideceklere tavsiyeler


Kutsal topraklara gitmediyseniz fakat o tatlı heyecanı yaşayarak gün sanıyorsanız tamda doğru yerdesiniz...  

Araştırıp öğrendiklerimiz, alışverişlerimiz ve tecrübe ettiklerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum...

Evvela işe tur şirketi ile başladık gidecegimiz tarih inecegimiz havaalanı vs gibi bilgileri kesinlestirdik ortalama 45 gün evvel takvimimizi belirlemiş olduk zaten ortalama 1 ay kalana kadar pasaportlarin tur şirketine teslim edilmesi gerekiyor. ..
Suudi arabistan vizesi olacağı ve ülke yasal prosedürlere çok takıntılı diye duyduğumuz için henüz örtünmemiş kardeşlerimizin pasaport fotoğrafını başörtüsü ile çektirmesini tavsiye ediyorum...
Pasaportun ulaşması 3-4 gün sürüyor... PTT ile kimlik
 karşılığı teslim ediliyor.
Allah gitmek isteyen her kuluna gidebilme imkanlarını nasip etsin inşallah.

Valizime neler hazırladım
- 2 tane Ferace (terlemiş olacaksınız sık değiştirmek gerekiyor)

- Bir kaç ince başörtüsü

- Spor Ayakkabı (gezi yerlerinde işinize yarayacak)

- Bolca çamaşır

- Güneş Gözlüğü

- Bolca çorap (yıkamak için vakit kaybetmeyin diye)

- Kolluk (feracenizin kolları hareket edince açılmıyorsa lüzum yok)

- Bone

- Terlik

- Tavaf Patigi (ben 1 yada 2 kez kullandım çorapla daha rahat olacaksınız almak şart değil)

- Ihram sabunu (kokusuz! hac marketlerde satılıyor mutlaka olsun minik kutularda çantada gezdirecek kadar olanlar var ihramlı iken kokulu sabun kullanılmıyor)

- Kaymaz seccade (Kabe ve Medine'de açık alanlarda mermerler kaygan kumaş seccadeler kayıyor birde THY ile giderseniz hediye bir paket veriyorlardı hala varmı bilmiyorum)

-Minik bir makas (çoğunluğun yanında bulunuyor ordanda alabilirsiniz) biz götürmedik grubumuzda getirerenler olmuştu hep birlikte hallettik.
Umre görevi bitince ihramdan çıkmak için traş olmak yahut saçından bir parça kesmek gerekiyor, otelde yapanlarda var biz hemen orada tüm görevi tamamlamayı tercih ettik.

- Bol pantalon etek penye

- Hanımların ferace kolları çok önemli kesinlikle kol ağızları dar ve kolay açılmayan türden olmalı. Tavaf sırasında kolları kaldırıp her Hacer'ül Esved hizasına gelindiğinde selam veriliyor (bilmeyenler için yeşil ışığın önünde geldiğinizde diyeyim ) işte bu selamlamada kolları kaldırdığınızda bilekten açılıyor tesettürünüz bozulmasın.

- Umre yaparken erkekler ihram giyiyor hafif malzemelerden yapılanlardan alın ter çekip iyice ağırlaşıyor rahatsız edecektir. İhram kemerinin cepli olanları var yanında ufak kese yapılmış para telefon vs koymak için iyi oluyor. Namazlarda çantaları çıkarıyorlar kese üzerinizde daha güvenli olacaktır.

- Umre yapmaya çıkarken hanım kardeşlerimiz atletlerin içine (sırtınıza koydurun çocuklar terleyince yaparız onun gibi) bir atlet daha koydurun, tavafdan sonra Sefa Merve tepeleri arasında say yapacaksınız orası kapalı alan ve klimalar çok soğutuyor. tavaf yaparken fazla terleyeceksiniz say alanına girerken içteki atleti çıkarırsanız, umreden hasta dönenlerden olmazsınız Allah'ın izniyle...

- Terlikle rahat edebiliyorsanız mutlaka alın sirekli mescitlere giriş çıkışda kolay olacak birde çıkardığınız terliklere poşet alın

- Erkekler için göğüs kısmına fermuarlı cep yapılmış atletler gördüm umre markette ondan aldım 

- Ufak bir çapraz çanta aldım yanıma feracenin içinden taktım cep telefonu ve paraları bulundurmak için çok rahat oldu.

- Yanınızda taşıyacak Kuranı Kerim bulundurun oradaki yazımlar bizim okuduklarımızdan farklı. Birde tur şirketinizin size vereceği umre rehberini yanınızda bulundurursanız orada geziye dair tüm bilgileri bulabilirsiniz.


Şimdi gelelim genel izlenimlerime
Kesinlikle fazla eşya almayın ihtiyacınız olacak herşey orada da satılıyor ve daha uygun fiyata...

Otelde atıştırmak için giderken valize biraz kuruyemiş almıştık özellikle fındık ceviz üzüm tavsiye ederim.

Tur şirketleri veriyor ama pratik yük olmayacak bir sırt çantası çok ideal olur.

Ufak bir su şişeniz olsun her fırsatta buz gibi zemzem doldurup yanınızda taşıyabilirsiniz, özellikle tavafa başlayınca yanınızda su ihtiyacınız olacak.




Yemek sıkıntısı çeken arkadaşlarımız oldu mutlaka türk otellerinde kalmayı seçin diyeceğim, çünkü arapların otellerindeki yemeklerin baharatları bizim damak zevkimize uymuyor, türk otellerinde kendi yemeklerimizden menüler hazırlanıyor. Sabah kahvaltıları ve akşam yemekleri otelde veriliyor açıkçası öğlen yemeklerinde biz pek açlık çekmedik, sanırım zemzem tok tutuyor.



Zikirmatik olmazsa olmazlardan.

Orada tavaf esnasında bir kaç hacı bize tavaf yüzüğü hediye etti çok hoşumuza gitmişti sizde yapabilirsiniz.

Birde çok beyaz tenli iseniz peçe tavsiye edeceğim, grubumuzdaki hanımlardan bazıları fazla dikkat çekince peçe takarak umreye devam ettiler.

Bu hazırlıklardan sonra şimdi gelelim diğer tavsiyelere...

İner inmez gsm hattı alın. Ailecek gittiyseniz mutlaka bireylerde birer hat bulunsun mescitlerde hanımlar ve beyler ayrı yerlerde oluyor birbirinizi kaybetme ihtimaliniz yüksek telefon mutlaka lazım. Yahut gitmeden türkiye hattınızı yurtdışı aramalarına açtırmayı unutmayın.

Medinede mescide her adım attığımda salavat çekerek efendimiz(sav) orda beklermiş gibi selam vererek girdim öyle yapabilirsiniz. 


Hediyelik bişeyler alacaksanız (tesbih, takı gibi) mutlaka medineden alın hem daha ucuz hemde daha çok çeşit var, ayrıca mekkede alışverişe pekde vaktiniz kalmayacak.




Tur şirketiniz sizi mutlaka görmeniz gereken yerlere götürecektir. Uhud dağı, Sevr Mağazarası, Hira dağı, Arafat, İki kıbleli mescid, Cin mescidi vb bir çok yerde size rehberlik edecekler, bu gezilerde otobüsde su gibi ihtiyaçlarınız karşılanıyor. Gezi günleri ve saatleri otelinizin girişinde duyurulacaktır, panoyu sürekli takip edin diğer umrecilerle birbirinize haberdar edin, gezi günlerinde rahat ayakkabı ve terlikler tercih edin. Arafat dağına ve Hira mağazasına çıkmak için uzunca bir merdiven engebeli yol tırmanmanız gerekecek rahat edeceğiniz şeyler giyinin.



Aynı kafileden mutlaka arkadaş edinin, hanımların ve erkeklerin ayrıldığı ziyaret yerleri ve ibadet yerlerinde gerek abdest tazelemek gerekse yardımlaşmak için yanınızda güvendiğiniz birileri olsun. Çantanızı teslim etmeniz gerebilir. Unutmayın gideceğiniz her mekanda yüzlerce hatta binlerce her dilden ve milletten insanlar var aynı dili konuştuğunuz arkanızı döndüğünüzde sizi yanınızda bekleyen birileri olsun.




Hurmayı mutlaka Medine'den alın bazı şirketler hurma bahçelerine götürüyor birde Medine'de yine mescide yakın hurma hali oteldeki görevlilerden yardım isteyebilirsiniz taksi kullanacaksanız otelden size araç temin etmelerini isteyebilirsiniz pek çok ticari amaçlı araç bulunuyor fakat güvenli olmayabilirler halde hurmalar güzelce paketliyorlar otele kadar götürüyorlar sizi. 
Biz oradan büyükçe bir valiz alıp hurma paketini içine yerleştirip uçağa o şekilde verdik, hem paketi dağılmadan hemde güvenli şekilde getirdik, orada valiz fiyatları buradaki çanta fiyatlarına...

Zemzem için hiç telaşlanmayın her umrecinin 10 kg zemzem hakkı var tur şirketiniz sizin için havaalanına kadar getirip uçağa teslim edecek, fazlasını götürmek hayali ile bidon bidon doldurup getirenlerin zemzemleri havaalanında kaldı maalesef uçak almıyor. 




Kafileden ayrı olarak otelinize dönecekseniz veya Mescide gidecekseniz mutlaka toplu taşıma araçlarını kullanın. (Özellikle hanımlar için mescidin çevresinden uzaklaştıktan sonrası tek başına gezilmeye pek elverişli değil, beylerden hatta mümkün ise kafileniden ayrılmayın.)
Mescidi haramın giriş kapısının olduğu bölgede yer altına inen yürüyen merdivenlerle otobüslerin geçti durağa inebilirsiniz, toplu taşımalar ücretsiz.


Giysi alışverişi yapacaksanız Mekke'de zemzem tower altında ferace ve elbise satan mağazalar var. Medine ipeği dediğimiz kumaştan ve daha iyilerinden hiç görmediğiniz türde tasarımları orada bulabilirsiniz. 

Birde hurmalı kurabiye tatmak nasip olmuştu, dönüş için çocuklarınıza ve misafirlerinize tatmaları için getirebilirsiniz. 

Türk parası orada çok kıymetli mümkün olduğu kadar döviz bürolarında riyale çevirip yanınızda bulundurun. Türk paralarının üstünü almak zor oluyor fazladan alışveriş yapmak zorunda kalmayın


İmkan bulursanız bolca çevreyi fotoğraflayın adım adım kaydetmediğime şimdi pişman oluyorum yerdeki taşı bile özledim.  :(



Tabi bunları yaparken ibadet saattlerine namaz vakitlerine dikkat edin. Sayılı günlerinizi alışverişe dalarak geçirmeyin tek bir rekat namaz bile bu topraklarda çok kıymetli.



Eğer türk lirası verirseniz üstünü vermemek için bayağı direniyorlar başka ürünler alın diye ısrar ediyorlar. Bir mümkün olduğu kadar ufak paralar bulundurun çokca sadaka verme imkanınız olacak hiç bir fırsatı kaçırmayın. 

Bu arada satıcılarda dahil çoğu kişi derdinizi anlayacak kadar türkçe konuşuyor ve anlıyor. Dil bilmediğiniz için çekinmeyin. 




Son olarak her adımınızın kıymetini bilin! 

Tekrarı olmayabilir gelir gelmez yeniden gitme planlarına başlayacaksınız, bende öyle oldu :)











Sormak istedikleriniz olursa gözlemlediğim kadar cevap vermek isterim. Giderken ben çok araştırmış çok fotoğraf bakmış bilgi almaya çalışmıştım. 

Fotoğrafların tümünü kendim çektim, İnşaAllah rabbim sizede umre görevini hakkıyla yapmayı bu mübarek topraklara adım atmayı nasip etsin. Biraz olsun yardım edebildiysem ne mutlu bana henüz gitmemiş kardeşlerime rabbim umre hatta hac etsin, gitmiş gelmiş hasretle gözyaşı döktüğünden emin olduğum aşıklara ise tekrar tekrar nasip olmasını dilerim. 

Çektiğim videoları youtube kanalımdan izleyebilsiniz. Aşağıdaki linkleri tıklayarak videolara erişebilirsiniz


Adım adım kabeye doğru gidiyoruz
Medine'de gece neler oluyor?
Medine Ravza-ı Mutahhara
Sizi Kabe'nin yanına götürecek video
 Sefa ve Merve tepeleri arası Say alanı
Devamını Oku ...

30 Aralık 2018 Pazar

Görmüyor musun?


Görmüyor musun? 
Yaşlanmakta olan dünya değil arzu ve isteklerin değil sensin! 
Her geçen gün zamana yenilen bedeninde yüzün ellerin kırışıklıklarla dolu, belin büküldü gözlerin fersiz artık... 
Ama dünya dediğimiz emeller sürekli tazelenmekte daha parlak daha belirginleşmekte! Hatta güzelleştikçe acılaşmakta! Kalbindeki o buruk tadın kaynağını bulamadın mı?
Muhabbeti asıl sahibine vermezsen kederin azabın hiç dinmeyecek hala görmüyormusun?
Devamını Oku ...

30 Ekim 2018 Salı

Poz veren kekler yanlarında gülümseyen kahveler


Şimdilerde unutulmuş çocukluğumda kalmış mükemmel komşuluk ilişkisinin hafızamda o kadar çok örneği var ki!

Her evde pişenin kokusu dağılmazdı belki dışarı ama yemeği yapanın vicdanının sızısı doldururdu tabakları komşuya bir parça ikram edilmeden hane halkının da boğazından geçmezdi pişen ekmek…

Necmiye teyzenin keki, büyükannenin un helvası çocukluğumun şeker sevdalı fakir günlerini doldururdu birde takvimler üç ayları ve kandil gecelerini gösteriyorsa helvanın içinden ikramiye gibi kızarmış fıstıklar çıkardı.

Hanımlar arka bahçede toplanır her evden bir tencere gelirdi sofra kurulur herkes bir arada sohbet eşliğinde tabakları doldururdu garipki kimsenin mutfağına o tencere boş geri gitmezdi.


Eskilerde eş dostla paylaşılan yemekler şimdi  kişilerin profillerinde paylaşılıyor, hemde acımasızca…
O ekrana bakan çocuklar var, belki bir gebe… Düşünsene senin havası olsun diye özel filtreler ile çektiğin o pastanın fotoğrafını olur ya o ay geçim sıkıntısı ile geçiren bir ailenin ufak çocuğu gördüyse olmaz ya işte birde canı isterse, tabiki canım sen o niyetle paylaşmadın nerden bileceksin böyle olacağını her arkadaşa da yediğinin aynısından alacak maddi imkanın da yok ki…

O fotoğraf nerelere ulaştı ve bilmeden kimlerin nazarına sonrada nefsine isabet etti bilsen yapmazdın paylaşım yapmakta bu kadar bonkör olan parmaklar şimdilerde bir parçayı başkasıyla paylaşmaktan ne kadarda aciz…


Yükselen binalar, çoğalan siteler sadece asansörde karşılaştığınız komşular mı acaba bunun suçlusu yoksa evlerimizin kapılarını kale surları gibi komşuluğa kapatan bizler mi? En son en zaman komşunun dolu gelen tabağına sende bişeyler koyup geri verdin?

Peki çantanda bir an lazım olur diye gezdirdiğin onlarca metanın yanına birkaç şeker koyup kapının önünde oynayan çocuklara ikram ettin mi hiç?

Mahalle arası maç yapan tamda mertliği cömertliği öğrenmeleri gereken yaştaki o delikanlılara arabana topu vuracaklar diye kızmak yerine birer gazoz ısmarlayıp tanışmayı denedin mi?

O balkondaki teyzenin senin her gidiş gelişinde takip etmesinden rahatsız olmak yerine empati kurup yalnız olduğunu gerçekten bir tebessümü hak edip bir selam versen onu mutlu edeceğini düşündün mü?

Biz orucunu açmak için birkaç hurma ve sirkeden başka katığı olmayan kuru ekmekle iftar sofrasında bekleyen ve o yiyeceğini de daha muhtaç birine veren  Peygamberin ümmeti değilmiyiz? Ne ara bu kadar uzak kaldık birbirimizden nasıl bu kadar cimri olduk…
Yoksa rabbimin vaadini unuttuk mu? Siz bir verirseniz ben size on misli ile geri veririm diyen Rahman ve Rahim olan Allah’ın Rezzak ismi tecellisi değil mi her bir lokmamız ve kelamımız…

Biz paylaşmayınca ufacık çocuklara paylaşmayı nasıl öğretiriz, oyuncağını arkadaşına elletmeyen, ekmeğinin yarısını bölmeyen hangi çocuk sağlam arkadaşlıklara imza atabilecek…

Tek başına oynanan ve fazla keyif veren hangi oyun geliyor aklına? Saklambaç, Yakar top, Elim sende, Yağ satarım, sek sek, misket… bak bu saydıklarım senle benim hatıralarımızı süsleyen hala unutmadığımız hep toplu olarak oynadığımız oyunlarımız biz paylaşarak büyüdük, şimdi onlara paylaşmanın güzel olduğunu yaşayarak göstermek vaktidir… Anne babası komşuya bir tabak yiyeceğinden bölüp vermezse çocuk kimi taklit edip gofretin yarısını bölecek?

Paylaşın lütfen paylaşın ama sosyal medyada değil sanal değil…
Kapısını çalıp bir tebessümle siz olmadan boğazımızdan geçmedi diyerek yemeğin kendisini paylaşın!

Verelim ki bereket olsun
Paylaşalım ki yiyeceklerimizde lezzet olsun
Sünneti yerine getirelim cimri olmayalım ki Allah bizlerden razı olsun












Devamını Oku ...

15 Mart 2018 Perşembe

Ne yazan bizleriz nede yazılanlar bizden…

Ne yazan bizleriz nede yazılanlar bizden…

Evvela Hat sanatına emek ve gönül vermiş nice büyüklerimiz ve hocalarımızın ellerinden saygıyla öperim. Bizde ecdadın yadigarına sahip çıkmaya gönül vermiş talebeleri olarak yazdıklarımız sadece onların taklitleri olabilir.
Sanatına hayran olduğum hocam Erol Balcı ilk hat dersimizde iyice tembihlemişti bizleri “Yongalarınız kıymetli ve kaleminiz kutsaldır” ilk dersde ne hat sanatının tarihini nede nasıl yazılacağını dinlemiştik biz evvel kalemi ekmek gibi bir nimet bilmeyi başımızın üstünde tutmayı ezber etmiştik.  Efendimize salat ve selamlar olsun, bir hadisi şerifinde “Allahü tealanın ilk yarattığı şey kalemdir” demiştir…


Kalemle tanışmak kaynaşmak onunla bütünleşmek o kadarda kolay olmadı, nazlıdır kamış kalem ilgi ister, sevilmek ister.  Sevgi, zahmet ve sabır bir araya geldiğinde hangi sanat önünde durabilir insanoğlunun…
Önce kalemi severek başladım sonra mürekkebi kağıda bırakırken ettiği feryadı sevdim. Öyle tatlı bir sitemi vardı ki maşukdan ayrılan aşık misali…
Hüsn-i Hattın kelime manasına bakılırsa arap harfleri çevresinde ölçülü ve güzel yazı manasını taşıyor, aslında tam olarak da taşıdığı manayı yaşıyor. Hat sanatında ölçü birimini noktalar belirliyor kalem ağzının genişliği noktanın ebatlarını, noktanın ebatı ise harfin büyüklüğünü belirliyor, ilk başladığımızda sayfalar dolusu nokta yazmamızın sebebini şimdi daha iyi anlıyorum, eğer noktalar gözünüzde bir ölçü birimi olarak yerleşmez ise harfler hüsn-i hat manasını maalesef taşıyamıyor.
Noktaları yazarken sadece bir noktanın koca bir sanatı yönetiyor olmasının hikmetini düşündüm. Nokta bazen insandı gözümde bazen hayattı, aslında tüm alem bir noktadan ibaretti.  Birleşen noktalar harfleri, harfler kelimeleri, kelimeler ise kainat kitabının ayetlerini oluşturuyordu ve yazdığım noktaların ilerde ayetler oluşturacak olması sanata ilgimi dahada arttıyordu.

İlk satırımız duadır!
"Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi'l-hayr"

"Rabbim! kolaylaştır zorlaştırma, Rabbim hayırla sonuçlandır" duası ile başlar hat talebesinin dersleri  evvela tekrar tekrar iyice sindirene kadar hem yazar hem yardım diler Allah (c.c)’dan…


Yazı gönüle tercüman ruha aynadır

Sabrı ve zerafeti bir kalemden öğreneceğim, uykusuz gecelerde sadece bir harfin milimetrelik duruşunu hatasız şekilde yazmaya çalışacağım daha önce aklıma gelmezdi.
Hattatın ölçüsünün pirenin ciğeri kadar olduğunu bir harfin duruşundaki asaletten, inceliği kalemin çizgilerinden ve nezaketi mürekkebin kalemi narin terkedişinden öğrenmek bir hat talebesinin ilk dersidir.

Hüsn-i hatta gönül vermek sabır basamağında durmaya eyvallah demektir.


Selam ve dua ile…
Devamını Oku ...

4 Ocak 2018 Perşembe

İyi günlerinize iyi bakın...

İyi günlerinize iyi bakın...
o günler seni terkedip gittiğinde dar gün seni gelip bulduğunda o güneşli parlak günlerin dostlarını arar durursun dar günün karanlığında... 

O gün dünya başına geçmiş kah hastalık kemiklerine kadar sızısını yerleştirmiş, kah borç büyük denizlerin dalgaları gibi gırtlağına dayanmış boğmak ister seni! 


Gün karanlık göz gözü görmez arar durursun uzanan bir el diye... Bir telefon beklersin hatta bir mesaj...

Tek kelime NASILSIN?

Ah be azizim o eller güneşli bereketli günlerde senle alkış tutardı, çayını karıştırır sigaranı yakardı... Var gününün varlığını sağlığını, paranı, neşeni paylaşırdı seninle. 


Hastalık dediğin illet geldimi gitmek bilmez ayağına dolaşırsın arkadaşının,

borç öyle bir beladır senide bitirir çevrenide,
derdini bir dinlerler iki dinlerler sıkar adamı dinlemesi...

Nasılsın? diyen ortak olmaktan korkar azizim!

Bize güneşle yakan gündüzü, kamerin aydınlattığı geceyi, boğazımı sıkan sıcağı, donduran kara kışın soğuğunu, cepte kalan 50 kuruşumu, kutuda kalan tek kibritimi, eldiveninin tekini, yumurtanın sarısını, simidinin yarısını, gözümün yaşını paylaşacak dostlar lazım geri kalanına Allah'ın selamı kafidir ötesine geçit vermek ziyandır azizim!


Bu sitemimde burada kalsın!

Bazısı gözünün yaşına yoldaş, bir kaçıda sebebsiz gülüşlerine sebeb olmuştur. Bulunmaz anlardır aslında para denen düzenbaz ile ölçülemezler. 

Zerrin Çiğdem Ocak '18





Devamını Oku ...

25 Kasım 2017 Cumartesi

Zehirli Pasta

Çocuklarımız spiderman,ironman oldu şimdilerde ama hiç biri Veysel Karani olmaya heveslenmedi çünkü bizler inatla dayatılan çizgi  filmlerindeki uçan adamlara özendirdik onları
Sahabenin imanını değil batmanın maskesini taklit etmeyi öğrendiler
Saatini çevirince kılık değiştiren düşmanlara saldıran ben10 i o kadar sevdikler ki savaş meydanında parmağından tüm orduya içirecek kadar su akıtma mucizesinin sebebi peygamberimizi (s.a.v) araştırmayı düşünmediler

Karlar kraliçesi elsa olmayı hayal edip şarkılarını ezberlediler lakin sübhaneke ye sıra gelmedi çünkü hoşumuza gitti bıcır bıcır halleri... 
Ya imanları? 
Ya büyüdüklerinde kılacakları namazlar?

Babalar doğar doymaz fanatiği olduğu takımların renklerini formalarını giydirdiler melek kokulu bebeklere, anneler taytlarla rengarenk fırfırlı eteklerle elbiselerle donattılar kızlarımızı!
Örtünme emri geleli asırlar olmuştu halbuki tayt giymeye alışan minicik bedenlerine sevimli gelen minicik etekleri uzatma vakti geldiğinde giydiremedik tabiki kızlarımıza!

Televizyonlarda izlediğimiz sahte hayatları öyle benimsedik ki büyüdüğümüz kalabalık yer softalarının yerine büyük şatafatlı masalar alıp süsledik! çocuklar ayrı büyükler ayrı yemeye başladı yemekleri... Ne sünnet dahil oldu yemeklere nede bereket!
Masanın başında oturan babanın vazifesini bilmez oldu yeni yetişenler!

Farkındamısınız?
Ziyan ediyoruz çocukların gencecik zihinlerini... İçlerini nice lüzumsuz bilgi ile dolduruyoruz saçma şarkılar ve danslar
Sürekli tekrar eden gürültülü reklamlar
Onlarca çizgi film ve karakter...

Gerçek hayata bağlayalım artık çocukları onlara dayatılan öğretilen hayat, geleceklerini ahiretlerini yakacak
Zalimin müslamana yaptığı zülmü görelim artık üstünden süslü bir pasta gibi görünen bu dayatmaların içleri zehir dolu!

Zerrin Çiğdem


Kasım ‘17
Devamını Oku ...

2 Ekim 2017 Pazartesi

Şehir Efsanesi

Önce o samimi komşularla dolu mahalle hayatlarının yerine soğuk camlardan oluşan yüksek binalar dikip site hayatlarına özendirdiniz bizleri, televizyonlarda villalar havuzlu müstakil dağ başında evlerle...
Şimdi ise mahalle abilerinin mahalle fırıncısının ve emektar berberlerin bulunduğu mahallelerdeki hayatları diziler filmler yapıp izletiyorsunuz bize!

Öyle yaşıyorduk zaten birbirimize yozlaşmadan evvel pardon yozlaştırılmadan evvel!

mahalle bakkalı ile ilgili görsel sonucuBiz 80 lerin çocukları tamda o senaryoların yazdığı kalemleri tutanlarız!

Mis gibi ekmek kokusunun sardığı sokakları,
Hergün aynı saatte bizim kapıyı süpüren amcayı,
Dumanıyla gelen kara kömürlü treni,
Bozacının sesini,
Sütçü teyzeyi,
Biten tüpün telaşını,
Sobanın sıcaklığını bilen son nesiliz biz
Şu mahalle abilerinin şehir efsanesi olmadığının komşuda pişen yemeğin diğer komşuya da gittiğine şahit olan,
Kredi kartının henüz hayatımıza girmediği o mesut günlerde Veresiye defterini gören son nesiliz...


Ekmeğin bazen yarım olarak alınabildiği trene kağıt biletle binildiği günlerin
Taneyle el arabasında satılan salatalığı okul dönüşü dörde bölüp elimize tutuşturan Hamit amcanın mahallesinin çocuklarıyız...

Yoğurdun evde mayalandığı, 
Müsaitseniz annemler akşam size gelecekler diye haber götüren 
Hamamda karıları nasıl bayılır diye taklit yaparak oynayan ayıyı sokağımızda gören çocuklarız... 


Henüz nutellalı hayat başlamamışken ekmeğe sürülen salça ile mutlu olmayı başaran 
Sokakta oyun oynanıp dizlerinden yara kabuğu eksik olmayan son nesiliz...

Peki...!

Biz ne ara kapıların ardına saklanıp komşuluktan uzaklaşır olduk halbuki annemizden böyle görmedik, hasta komşuya çorba giderdi bizim evimizden tabak boş gelmez içine mutlaka bir iki dilim börek koyulurdu...

Bayramlar mahallede böylemiydi? 
Benden evvelki ve benimle bir olan nesil iyi bilir... Biz kapı kapı gezerdik herkes bizi bizde herkesi tanırdık, kimse ilk gün evinden çıkmazdı çocuklar kapıdan boş dönerler diye!
Yaşlı teyzelerim işlenmiş mendil arasına harçlık saklarlardı açıktan vermezlerdi parayı adab böyleydi.

Sokaktaki kediyi farkeden mi var şimdi?
Mahallenin kedisi köpeği belliydi yemeklerin içinde bir kapta onlara ayrılırdı.

Darda olana toplanıp gidilir eksiği neyse imece usulu halledilirdi.
Para isterse diye düşünülmez, yardımın hiçbir çeşidi esirgenmezdi.
Kapılar ardında saklanmaz her daim soframız kurulu dururdu.
Mahallelerin nesi vardı bizi kimsesiz lüks evlere iten ne çaya çağıracak komşular kaldı nede sokakta oynayan çocuklar?

Sahi sokakta ki çocuklar nerdeler?
Mutlu çocuklar nerdeler?


Zerrin Çiğdem 

Ekim '17






Devamını Oku ...

7 Eylül 2017 Perşembe

Bir yol açılsada gitsem, Kâbeye yüzümü sürsem!






Bir yol açılsada gitsem Kâbeye yüzümü sürsem diyerek başladı hasret şiirimin ilk dizeleri.
Elime geçen bir kâbe fotoğrafının altına yazıp mescide astığım günü unutmam hiç, çocukluğumdaki oyuncak hayallerim gibi olmuştu, istediklerimin resmini çizer yastığımın altına koyar beklerdim. O yaşlardan kalma bir alışkanlık olsa gerek yine öyle yapmışım.

Layık görmeyince huzura gitmek hayalden ötesi değildi Medine’ye Mekke’ye ayak basmak…
Yoksa bi pasaport kadar yakın olan ziyaret neden beklesin yıllar boyu…
Hazırlıklarımız hiç bitmek bilmedi, valizde gidenler kimin umurunda manen hazır olmalı idim, Kâbemi ilk gördüğümde neler olacaktı duam ne olacaktı, düşünmek için uzunca vaktim olmuştu uçakda ama ne bilecektim ki onu ilk gördüğüm an adım dahil herşeyi unutacaktım…
Ayağının tozuyla derler ya iner inmez koştuk mescidi haram’a yerdeki tozuna can feda diyecektim oraları görünce...

Hocamız Kâbe’nin yanına gidene kadar eğin başınızı beni takip edin dedi sanki yüzler kilometre yol gittim mescidin içinde, koluma çarpan insanlar vardı dua ederken kendini kaybetmiş olanlar birbirlerine seslenenler ve aşk ile ağlayanlar.
Şimdilik sadece ayak bileklerim hizasında olanlar bunlardı peki ya vuslat ne vakit olacaktı… Bir girdaba girmişimde beni içine çekiyor gibi duraksamadan ilerliyorum kulağıma gelen uğultu artıyor insanlar çoğalmaya başlıyor. 
Ve bir ses ile irkiliyorum
Kaldırın başınızı işte Allah’ın beyti karşınızda!
Mahçup şekilde tereddütle ama o kadarda heyecanla ağır ağır gözlerimi karşımdaki simsiyah örtüye kilitliyorum, bunca zaman “nerede olursanız olun namazda yüzünüzü kâbeye dönün emri ile hep karşımda düşünmeye çalıştığım küp şeker gibi kare bir yapı değil gördüğüm şimdi aynı anı düşünerek hep tekrar ettiğim cümle bu yapı yaşıyor!

Şimdi dünya gözümde bir beden oluyor kalbi ise beytullah! Bir saniye bile durmadan atan sanki burada biriken maneviyatı tüm dünyaya koruyucu kalkan gibi pompalayan bir ana makine!
Şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzara…
Binlerce insanın başka dillerde, başka bedenlerde söylediği ortak şey!  ALLAH!
Zihni dururmu insanın, hafızası anlık silinir mi? Beytullah’ın gizemi ve güzelliği karşısında nutku tutulan bizler peki ya cemalini görsek kül olup savrulmaz mıyız Ya Vedud!
Uzakta daha fazla duramıyoruz dev mıknatıs kendine çekiyor bizi aman yarabbi bu nasıl bir koku? Her yanı sarmış misk kokusu. 
Şimdi ayaklarım yere basmıyor beden ruhdan ayrılmış gibi; kafes ben olmuşum kuş çoktan vatanına uçmuş, yaklaşıyoruz adım adım şimdi tamda eteklerinin dibindeyim uzaktan hiç bu kadar uzun görünmüyorsun gönlümün nuru şimdi başın arşa değiyor sanki! 
Çevrende uçan kuşlar var dikkat ediyorum da sanki tavaf yapıyorlar…
Sana bakmaktan yüzümü çeviremediğimden insanlara çarpıyorum sürekli, kafileyi kaybediyorum sıkça kalabalık arasında birde gözlerimdeki yaşlar etraftan yüzüme püskürtülen zemzem suyuna karışıyor, zihnim hala allak bullak lakin ilk düşündüğüm şu ki;  
Çok geç kaldım çok geç geldim…
İlk pişmanlığımdı Kâbe’me bu kadar geç kaldığımı hissetmem, ilk pişmanlık dedim çünkü nice pişmanlıklar gönlümü yırttı geçen her bir saniyede. 
İşte ahiret filminin fragmanı! Günahlar hatalar sıralanmaya başlıyor benim içinde tövbe et diye bağıra bağıra…
Allah’ım bu ne kalabalık! Bunca insan tek bir dua olmuşken Mekke’den dua geri dönermi? Herkes ALLAAAH diye dua ediyor sesleniyor hiç cevapsız bırakırmısın bu candan gelen nidaları!
Üstümüzde onlarca selam var, dua isteyenler…
Beytullah’a dönüp selamları iletiyorum, aleyküm selam diyerek sevgiyle alıyor…
Geride kalanları hatırlamakda zorluk çektiğimiz, ezan sesini dinlemek için zihin sesimizi bile durdurduğumuz  yerdeki tozuna bile hasret olduğumuz başka bir boyuttayız! 
Aslında tamda şimdi hayattayız…
Gelmek yıllar aldı peki vuslatta zaman nasıl bu kadar hızlı aktı?




Devamını Oku ...